29 Mart 2009 Pazar

Bulaşıcı Hastalıklar


Kuşkusuz küresel ısınma sayesinde bozulan denge insanları da büyük ölüçüde etkiliyor.Doğal kaynaklara zarar verme,su israfı,sanayileşme,ormanlık alanları tahrip etme insanlığın kendi elleriyle sonunu hazırlamasına da yardım ediyor.Küresel ısınmanın önemli sonuçlarına bir göz atalım;

-Ozon tabakasının giderek incelmesiyle güneşin zararlı ışınları daha az filtre ediliyor.Bu da insanlarda cilt ve göz rahatsızlıklarına sebep oluyor.Üstelik insan vücudunun bağışıklık sistemini zayıflatarak bulaşıcı hastalıklara karşı korunmasız hale getiriyor.

-Atmosferin hızla ısınmasıyla belli bölgelerde sıcak hava dalgası nedeniyle ölüm oranlarının 2020 yılında 2 katına çıkacağı tahmin ediliyor.

-Sıcaklıklar arttıkça sivrisineklerin yaydığı hastalıklar (sarı humma,sıtma,Dang humması) önemli bir sorun olarak kendini gösteriyor. Sıcakta, sivrisineklerin yaşayabileceği bir ısı dağılımında sinekler daha fazla çoğalır ve daha fazla ısırır.Böylece bulaşıcı hastalıkların oluşmasına zemin hazırlıyor.

-Küresel ısınma sayesinde dünyadaki canlı ve bitki türleri azalıyor.Bu da ekolojik dengenin bozulmasına neden oluyor.

-Su kaynaklarının giderek azalması hijyenin bozulmasına ve su yoluyla bulaşan hastalıkların artmasına neden oluyor.

-Kutuplardaki buzullaşma ve yağış rejimi okyanuslardaki akıntıların gücünü belirliyor. Bu okyanus akıntıları ise lokal iklimler üzerinde etkili oluyor. Isınan yeryüzünde sera etkisiyle buharlaşmanın artacağı ve bunun da daha fazla yağışa yol açacağı düşünülüyor.

-Ayrıca depremler,kasırgalar,tayfunlar,sel,kuraklık gibi doğa olayları pek çok insanın ölümüne yol açmış,pek çok şehir tamamen yok olmuştur. küresel ısınma nedeniyle 2080'e kadar 200 ila 600 milyon insan açlık çekecek, 1.1 ila 3.2 milyar insan da susuzluktan etkilenecektir.


çevre kirliliği
Canlıların hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarına çevre kirliliği adı verilir.Çevre kirliliğinin temel sebebi sanayi devrimine dayandırılsa da aslında yüzyıllar önceye kadar uzanmaktadır. İnsanoğlu ilk kez milyonlarca yıl önce ateşi bulup,farkında olmadan havayı kirletmeye başlamıştır.Tarım yapmaya başladıktan sonra da çevreyi bilinçsiz bir biçimde değiştirme sürecine girmiştir.Ormanların tahrip edilmesi,aşırı otlatma,yanlış arazi kullanımı,böcek öldürücü ilaçların kullanımı,kentleşme ve sanayileşme gibi değişikliklerle birlikte çevre kirliliği ortaya çıkmıştır.Ortaçağda çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğunun farkına varıldı.12. yüzyılda Fransa'da Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral oldu.Böylece dışkılarını akarsulara atan halk kendi içme suyu kaynaklarını kirletti.Yine çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa 1388'de İngiltere Parlementosu'nda kabul edildi.Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı atılmayacaktı.Sanayi devriminde sanayi ve enerji üretme tesisleri yoğunlukta olduğu için çevre kirliliği daha fazladır.Tüm sanayi bölgelerinde metalurji ve demir çelik kuruluşları karaları havayı ve suyu kirlettiler.Charles Dickens'in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels'in yazıları, Londra'nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en önemli örnekleridir.Sonuç olarak her türlü sanayi atıkları,radyoaktif maddelerin radyasyon etkisi,gürültü meydana getiren ses titreşimleri sanayileşmiş ülkelerin çevre sorunları arasındadır.Bu da teknolojinin bilinçsiz kullanılmasından kaynaklanmaktadır.Çevre unsurlarına göre çevre kirliliği çeşitli gruplara ayrılır;hava kirliliği,su kirliliği,toprak kirliliği,gürültü kirliliği ve radyoaktif kirlenmedir. .
Hava Kirliliği
Atmosferi oluşturan gazlardan azot %78,oksijen %21,argon %0,9 ve karbondioksit %0,03 oranlarında bulunur.Bu gazlardan başka su buharı,azot ve kükürt bileşikleri ile toz bulunur.Dünyada ki yaşam bu temel elementler üzerine kuruludur.Atmosferdeki gaz karışım dengesinin bozulmasına hava kirlenmesi denir.Sanayi kuruluşları,termik santraller,yakma tesisleri (endüstriyel atıkların yakılması),motorlu taşıtlar hava kirliliğine neden olan başlıca kaynaklardır.Ülkemizde hava kirliliği Murgul Bakır İşletmesinin çevreye yaydığı zararlı gazlarla başlamıştır.Daha sonra Erzurum ,İzmit,Kayseri,Konya ve İstanbulda artan hava kirliliği önemli bir çevre sorunu haline gelmiştir.Türkiyede hava kirliliği çalışmaları ilk olarak 1961 yılında sağlık bakalığı bünyesinde,Ankarada iki adet yarı otomatik kükürtdioksit ve duman ölçer cihazla başlatılmıştır.
Su Kirliliği
İnsan yaşamı için hayati öneme sahip olan su, aynı zamanda en çok kirlenen doğal maddedir.Havaya karışan çok sayıda kirletici madde,oksijen,ışık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanarak toprağa iner.Oradan akarsulara,akarsulardan da denizlere ve göllere ulaşır.Böylece su kirliliği oluşur.Evsel atıklar,endüstriyel,kentsel,tarım gibi etkenler başlıca nedenidir.Ülkemizde su kirliliği ilk kez 1940'da Haliçte,1960'ta İzmir ve İzmit körfezlerinde ,1970'li yıllarda Mersin,İskenderun,Edremit körfezlerinde başlamıştır.
Toprak Kirliliği
Çevreye atılan zararlı maddelerin toprağın yapısını ve işlevini bozmasına toprak kirliliği adı verilir.Hayvan dışkısı mezbahalardan ve her türlü ekin biçme etkinliğinden gelen atıklar, toprak kirlenmesinin en önemli kaynağıdır.Bilinçsiz yapılan ilaçlama ve gübreleme toprak kirliliğini hızlandırmıştır.Yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.
Gürültü Kirliliği
Gürültü insanlar üzerinde olumsuz etkenler yapan istenmeyen seslerdir.Gürültü kirliliği çevre kirlenmesi içinde önemli bir yere sahiptir.Bu yüzden gürültü ile ilgili kanuni düzenlemeler yapılmıştır.Trafik ve sanayinin yoğun olduğu bölgelerde gürültü kirliliği daha fazladır.İnsanlar üzerinde çok fazla olumsuz etkisi vardır.Gürültü;dikkati dağıtır,düşünmeyi engeller,uykusuzluğa ve buna bağlı olarak gerginliğe neden olur.Örneğin:30-40 desibel düzeyindeki gürültü uykusuzluk,sinir,konsantrasyon bozukluğu gibi ruhsal bozukluklara;60-90 desibel düzeyindeki gürültü baş dönmesi,solunum hızlanması gibi ruhsal ve sinirsel bozukluklara;90-180 desibel düzeyindeki gürültü ruhsal,sinirsel,işitme ve denge bozukluklarına ayrıca iç kulak ve beyinde tahribatlara;180 desibelin üstünün kulak zarı patlamalarına yol açtığı saptanmıştır.
Radyoaktif Kirlenme
Radyosyon;belli enerjinin kaynağından demet halinde çevreye dağılması olayıdır.Dünyada genellikle her yerde radyasyon bulunduğu için çoğu yerde az çok radyasyon vardır.Radyoaktif kirlenmenin nedenleri;nükleer enerji santralleri,çeşitli nükleer denemeler,tıbbi içerikli üretimler ve çeşitli endüstri tipi üretimlerdir.Radyoaktif maddeye sahip hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Böylece bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak ve kansere neden olmak gibi sorunlara yol açar.

Bize Düşenler....

  • Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı,
  • Tasarruflu ampuller kullanılmalı,
  • Karbon vergisi çıkarılmalı,dünyayı kirletmeye devam eden bedelini ödemeli,
  • Toplu taşıma araçları kullanılmalı,
  • Klima kullanımı azaltılmalı,
  • Yakıt sarfiyatı düşük olan araçlar satın alınmalı,
  • Bahçe tarımı desteklenmeli,ürünler bu üreticilerden alınmalı,
  • Elektrikli aletler stand by konumunda bırakılmamalı,
  • Kağıtların geri dönüşümü maksimum ölçüde sağlanmalı,
  • Enerji tasarrufu sağlayan ev aletleri tercih edilmelidir,
  • Uzun süre kullanılmayacak aletler prizden çıkarılmalıdır,
  • DAHA FAZLA PAYLAŞMALI,DAHA AZ TÜKETMELİ,BASİTÇE YAŞAMALI...

Kaynak: www.kuresel-isinma.org

Geri Dönüşümünün Faydaları
Çevre açısından;Yurdumuzda üretilen kağıt ve karton imalinde SEKA’nın bazı fabrikaları hariç olmak üzere, üretim tamamen hazır ithal selüloz , saman ve atık kağıttan yapılmaktadır. İyi organize edilmiş bir toplama sistemi belediyelerin katı atık toplama yüklerini hafifleteceği gibi, çöplüklerde bertaraf edilmesi işlemini de önleyecektir. Ayrıca, üretimin atık kağıt kullanılarak yapılması halinde imalat için gerekli olan su ve kimyevi maddelerin daha az kullanılacak olması ÇEVRE KORUNMASI açısından son derece önemlidir.
Orman kaynakları açısından;Türkiye’de orman kaynakları kağıt üretimine paralel olarak gelişmemekte, bu yüzden kağıt sanayii için hammadde sıkıntısı doğmaktadır. 1 ton kağıt üretimi için takriben 3 m³ ağaca ihtiyaç vardır ki, atık kağıdın değerlendirilebilmesi ile odun kullanımı sınırlandırılabilmektedir.
Enerji Tasarrufu;Kağıt üretiminde odun yerine atık kağıt kullanılması durumunda üretim için lüzumlu enerji ihtiyacı daha azdır. Zira atık kağıt, hammadde olarak kullanılan odundan selüloz üretimine nazaran çok daha az enerji harcanarak hammadde haline getirilebilmektedir. Bu yüzden mühim ölçüde enerji tasarrufu sağlanmaktadır.
Hammadde Kaynağı ve Kimyevi Madde tasarrufu;Atık kağıtların kullanımı, kullanıldığı ölçüde bir hammadde kaynağı oluşturmaktadır. Bu nedenle atık kağıt kullanımı halinde, kağıdın bünyesinde bulunan bazı kimyevi maddeler de geri kazanıldığından kimyevi madde tasarrufu gerçekleşmektedir.
Maddi tasarruf;Atık kağıdın ülke içinde toplanıp kullanılması ile yurt dışından selüloz ve atık kağıt ithalinin azalması ile mühim ölçüde tasarruf temin edilecektir. Ayrıca, atık kağıdın toplanması, tasnifi ve nakliyesi dolayısıyla yeni istihdam sahaları ortaya çıkacaktır.
Eski kağıttan yeni kağıt yapmak;
Ø % 35 oranında ekonomik yarar sağlamakta olup,
Ø % 50 daha az enerji harcanmasına,
Ø % 95 oranında daha düşük hava kirliliğine, ve
Ø Binlerce hektar ormanın yok edilmesini önlemektedir.
İstatistiklere bakıldığında ;
Atık kağıt kullanılmaması halinde; Türkiye’de günde 175 hektar, Dünya’da ise her dakikada 110 bin hektar orman yok olmakta. Bunun getireceği doğa tahribatı ve ekolojik dengeye verdiği zarar ise hiçbir ekonomik bedelle ödenmeyecek kadar ağırdır.
20 yaşındaki ağaçtan 60 kg. kağıt elde edilirken, 150 kg. atık kağıttan 100 / 140 kg. mamul kağıt/ karton elde etmek mümkün olmaktadır.

28 Mart 2009 Cumartesi


Suyla ilgili doğru bildiğimiz 7 yanlış:Su boşa akmaz.Çok baraj, çok kalkınma değildir. Günümüzde göllerin kuruyor olmasının en temel nedeni küresel ısınma değil, yanlış tarımsal sulama projeleridir. En çok su tasarrufu evde değil, tarlada yapılır. Sulu tarım her zaman daha karlı değildir. Nehirleri taşıyarak her zaman su sorunu çözülmez. Türkiye'de doğayı yok eden en büyük etken orman yangınları veya çölleşme değil, yanlış su politikalarıdır.Devlet Su İşleri (DSİ), bugüne kadar Türkiye'deki su kaynaklarının yönetimini büyük ölçüde bu 7 yanlış üzerine inşa etmiştir ve bu nedenle su kaynaklarımız hızla yok olmaktadır. Doğa Derneği, bu durumun değişebilmesi için su kaynaklarının yönetiminin havza ölçeğinde yapılmasını talep etmektedir. Türkiye göllerinin yarıya yakınının kurumasına neden olan, Türkiye'nin önemli doğa alanlarını tehdit eden yanlış su politikaları Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacak kadar ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır.Sulama ve baraj projelerinin gerek planlama gerekse uygulama aşamasında tarımsal, çevresel ve orta vadeli ekonomik etkileri göz ardı ettiğini belirten Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, bunun sonucunda, yer altı ve yer üstü sularının kalite ve miktarında son 20 yıl içerisinde ciddi azalmalar ortaya çıktığını söyledi.Su konusunda Türkiye'de kamuoyunun bilimsel temeli olmayan "suyumuz boşa akıyor" cümlesiyle yanıltıldığını bildiren Eken, bilinenin aksine doğada tek bir damla suyun boşa akmadığını kaydetti ve raporda belirtilen diğer yanlışlara dikkat çekti.DSİ'nin yanlış su politikaları nedeniyle 20 yıl içinde Marmara Denizi büyüklüğünde (1,5 milyon hektar) sulakalanının kuruduğuna dikkat çeken Güven Eken "Türkiye'nin su kaynaklarının her şeyden önce entegre havza yönetimi ilkesi doğrultusunda yönetilmesi gerekirken bunun yerine sularımız DSİ tarafından ihale ölçeğinde yönetilmektedir. Zaman kaybetmeden bu anlayış terk edilmelidir. Su kaynaklarına yönelik her türlü müdahalede gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan üstün kamu yararı gözetilmelidir. Su yatırımlarında şirketlerin elde edeceği kazançlar yerine suyun doğal döngüsü ve akışından elde edilen ekolojik ve ekonomik kazanç dikkate alınmalıdır. Suyun kullanımında arzın yönetimi yerine talebin yönetilmesi benimsenmelidir.
TARIMSAL FAALİYETLERDEN KAYNAKLANAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ
Tarım ilaçları hava yoluyla da çevreyi kirletmektedir. Etkili maddenin buharlaşabilir olması yoğun ilaç kullanılan alanların çevresindeki yerleşim yerlerindeki tüm canlılar üzerinde zararlı etkilere neden olmaktadır.

Bunlarla birlikte yoğun şekilde bilinçsiz kullanılan tarım ilaçları mikroorganizmaların ilaçlara karşı duyarlılığını azaltmaktadır. Ayrıca bitki hastalık ve zararlılarına karşı kullanılan ilaçların toksite derecesine göre son uygulama ile hasat arasında geçmesi gereken belirli bir süre vardır. Eğer ilaç uygulamasından hemen sonra ürün hasat edilirse, bitki yüzeylerindeki yağlı, nemli veya mumlu tabakada ilaç kalıntıları bulunabilmektedir. Bu besinlerin tüketilmesi insan ve çevre sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.

Tarım ilaçlarının yoğun ve bilinçsiz kullanımı çevreye bu ilaçların bulaşmasına ve doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Bunun için de kullanılacak ilacın seçiminde, olanaklar ölçüsünde geniş spektrumlu olmayan, seçici, toprak ve suda çabuk parçalanan çevreye en az zarar veren ilaçlar olmasına özen gösterilmelidir. Kullanılan ilaçların büyük kısmı uygulama yerlerinden başka yerlere gitmekte ya da taşınmaktadır. Örneğin; DDT' nin pestisid özelliğinin keşfinden bugüne kadar biyosfere yayılan miktarı 450.000 ton olarak hesaplanmıştır. Bu ilaçların düşük seviyede bulaşması durumunda bile zararları oldukça fazladır.

AB SERA GAZI SALINIMINI AZALTMAYI HEDEFLİYOR

Avrupa Komisyonu, sera gazlarının 2020′ye dek yüzde 20 azaltılması için, 27 birlik üyesinin enerji ihtiyaçlarının rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasını hedefliyor.Avrupa Komisyonu sera gazı salımının azaltılması için kolları sıvadı. Komisyon toplantısında 2020 yılına kadar gaz salımının yüzde 20 azaltılması için bir “yol haritası” hazırlandı. İlk olarak her üye ülkenin rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji hedefleri belirlendi.
Bu oran halihazırda yüzde 1.3 yenilenebilir enerji kullanan İngiltere için yüzde 15, enerjisinin yüzde 40′ını yenilenebilir kaynaklardan sağlayan İsveç için ise yüzde 49 olarak belirlendi. Yeni bir çözüm olarak sunulan biyolojik yakıtların karayolu ulaşımında kullanılan yakıtlar içinde yüzde 10 pay sahibi olması düşünülüyor.Şirketlerin de sorumluluğu varSadece hükümetler değil şirketlere de sorumluluklar düşüyor. Şirketler yarattıkları kirlilik için izin belgeleri alacak. Şirketlerin atmosfere ne kadar zehirli gaz bırakabileceğini belirleyen kotalar artık Brüksel’de belirlenecek. Uygulamada ülkelerin ekonomik durumları da göz önünde bulundurulacak. Zengin ülkelerin hedefleri daha ağır olacak, yoksul ülkelerin emisyonlarının artmasına izin verilecek.
Planın uygulanması için üye ülkeler ve Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanması gerekiyor.
Ancak bazı üye ülkeler Rusya ve Çin’le rekabeti yitirmemek için bu plana sıcak bakmıyor. Bu da bu onay sürecini geciktirebilir. Çevreci örgütler de hedeflenen yüzde 20 oranının az olduğu görüşünde. Çevreciler, Birlik üyesi ülkelerin sera gazı salımının 2020 yılına kadar yüzde 30 oranında azaltılmasını istiyor.
AB Komisyonu, önlemler sayesinde karbondioksit salınımının yılda 900 milyon ton kadar ve fosil yakıt kullanımının yılda 300 milyon ton kadar azaltılacağını belirtiyor. Komisyon, yıllık yaklaşık 15 milyar euro maliyet getireceği hesaplanan yenilenebilir enerji zorunluluğunun yüksek teknolojinin desteklenmesi, yaratılacak yeni istihdam ve enerji ithalatı bağımlılığının azaltılması gibi avantajlar dikkate alındığında tercih edilebileceğini ifade ediyor.

ANTARTİKA BUZULLARI ALARM VERİYOR

Sayısal veri tahminlerine göre 2006′da kıtadan kopup denize karışan buz miktarı 192 milyar ton. Bu rakam Nil Nehri’nin bir yıl içinde denize döktüğü su miktarının iki katından fazla.
Antarktika kıtasında şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı araştırmaya göre küresel ısınma son 10 yıl içinde kıtadaki buz kaybı hızını yüzde 75 oranında artırdı.Tahminlere göre 2006′da kıtadan kopup denize karışan buz miktarı 192 milyar ton. Bu rakam Nil Nehri’nin bir yıl içinde denize döktüğü su miktarının iki katından fazla. Bu, buharlaşma ve yağışlar dışarıda bırakılarak yapılan hesaplara göre dünyada deniz seviyesinde 0.5 mm.’lik yükselme anlamına geliyor. 1900-2006 yılları arasındaysa deniz seviyesinin 10-20 cm. arasında yükseldiği tahmin ediliyor.
Antarktika’nın tamamen erimesi durumunda deniz seviyelerinin metrelerce yükselebileceği düşünülüyor. Bu, nüfusun yoğun olduğu delta bölgeleri için tehdit oluşturuyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ AFETLERİ AĞIRLAŞTIRIYOR

Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri Federasyonu, ikilim değişikliğinin sıtma, dang humması gibi hastalıkların yayılmasını artırdığını, temiz su ve gıdaya ulaşılmasını zorlaştırdığını açıkladı.
Federasyon, 2008 ve 2009 yılları için, küresel ısınma tehdidi nedeniyle yardım için kullanılmak üzere yılda 292 milyon dolar bağış talebinde bulundu. Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Markku Niskala, sağlık bakımı ve afet yönetiminin istenen miktarın yüzde 75’ini oluşturduğunu, dolayısıyla bu miktarın uzun dönemde yeterli olmayacağını söyledi.Federasyona bağlı 186 ulusal kızılay ve kızılhaç derneği, kasım ayında yapılan strateji belirleme toplantısında, iklim değişikliğinin etkilerine karşı yardımların artırılması istenmiş ve risk azaltma programları, afet hazırlıkları gibi çeşitli stratejiler üzerinde anlaşmaya varılmıştı.

GERİDÖNÜŞÜMÜN FAYDALARI

Hammaddeye olan ihtiyaç azaltırEndustriyel kuruluşlarda Geridönüşüm, hammaddeye olan ihtiyacı azaltır. Geridönüşümle, önceden kullanılmış materyallerin yeniden kullanılması, her seferinde aynı oranda hammaddenin doğadan alınmasına gerek bırakmaz.
Enerji tasarrufu sağlar. Geridönüşüm sırasında maddeye uygulanan kimyasal ve fiziksel işemler, hammaddeye uygulanandan daha az olduğundan, işlem sırasındaki enerji ihtiyacını azaltır. Hammaddeyi kaynağından çıkarıp, işleneceği mekana taşımak ve işlemek, geridönüşümden daha çok enerji gerektirir. Dolayısıyla üretimde, hammade kullanımını azaltmak büyük oranda enerji tasarrufu sağlar. Örneğin aluminyum kola tenekelerini geridönüştürmek, ham alümünyumdan yeni kola tenekeleri üretmeye oranla %95 enerji tasarrufu sağlar. Kullanılan maddeye göre tasarruf edilen enerji oranı değişmektedir fakat göz ardı edilemeyecek bir gerçek var ki geridönüşüm, hatırı sayılır oranda enerji tasarrufu sağlamaktadır.
Çöp alanlarına olan ihtiyacı azaltırÇöpler geridönüştürüldüğü zaman, yeni çöp alanlarına olan ihtiyacı azattığı gibi, hava kirliliğine büyük etkisi olan çöp alanlarındaki çöplerin yakılmasını önler. Sonuç olarak geridönüşüm, çöplerin toplanması ve yokedilmesi için ihtiyaç duyulan alanı azalttığından, yeryüzünde daha temiz ve sağlıklı alanın kalmasını sağlar.
Ekonomiye olan etkileri; Geridönüşüm kısa vadede pahalı gibi görünse de, uzun vadede ekonomiye büyük katkılar sağlamaktadir. Öncelikle hammaddeye olan ihtiyacı azalttığından doğal kaynakların etkili kullanımını sağlar. Bu da kaynakların tükenip, ithal edilmesine ve ekonomik problemlerin ortaya çıkmasına engel olur. İkinci olarak geridönüşüm, yeni iş alanları ve yeni çalışma imkanları yaratmaktadır. Yapılan yatırımlarla yaratılan çalışma imkanları ve hammaddeye olan ihtiyacın azalması sayesinde ülke ekonomisi büyük ölçüde kazanç sağlamaktadır.
Ozona ve Küresel ısınmaya olan etkileri; Katı atıkların azaltılması ve geridönüşüm küresel iklim değişikliklerini etkilemektedir. Geridönüşüm kimyasal maddelerin yanmasını önlediğinden, yanma esnasında açığa çıkan zararlı gazların ozon tabakasına ve küresel ısınmaya olan etkilerini azaltır. Ayrıca geridönüşüm esnasında materyallerin yeniden dönüştürülmesi, hammadde işlenimi esnasında, hammade içerisinde var olan diğer kimyasallarında yanmasıyla açığa çıkan karbondioksiti azaltır. Böylece daha az karbondioksit atmosfere yayılır. Temiz bir çevre ile turizme katkı koyarTemiz bir çevre her zaman turistlerin beğenisini toplar ve ülke için iyi bir imaj yaratır. Hem görsel hemde sağlık açısından çok önemli olan geridönüşüm, doğal hayatın korunmasına da katkı koyar. Doğasına sahip çıkan bir toplum, toplumların gözünde farklılık yaratır.
”Biz bu dünyayı babalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık”Sonuç olarak, geridönüşüm, doğaya atık olabilecek maddeleri yararlı kaynaklar haline getirip, kaynakların etkili kullanılmasına ve böylece çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakabilmemize olanak tanır.

27 Mart 2009 Cuma

ATIKLARI DEĞERLENDİRMENİN FAYDALARI
Özellikle yenilenemeyen hammadde kaynaklarının israfını önlemek, Çünkü özellikle günümüzün tüketim ekonomisi, sonsuz büyüme varsayımına dayanıyor.Oysa biz sınırlı bir dünyada yaşıyoruz. Sonsuz büyüme söz konusu olamaz. Roma klübünün yaptığı çalışmalara göre, dünyada tüketim hızı bugünkü gibi devam eder ve bilinen kaynaklar bugünkünün beş katı kabul edilse bile 2050 yılına doğru başta petrol olmak üzere, bütün yenilenemeyen kaynaklar tükenecektir.
Hurda ya da birkez kullanılıp atılan alüminyum malzemeden, allüminyum hammaddesini geri kazanmak içn sadece yüzde 5 oranında enerji gerekmektedir. Aynı şekilde tenekeden çeliğin geri kzanılmasında 362 ranında enerji tasarrufu sağlanır. Öteyandan çeliğin geri kazanılması hava kirliliğini yüzde 85, su kirliliğini yüzde 76 oranında azaltırken, hurda kağıdın geri kazanılması yoluyla kağıt üretimi yüzde 74 oranında hava kirliliği, yüzde 35 oranında da su kirliliğini azaltmaktadır.
Çevreye sürekli olarak zarar veren veya kalıcı ekti bırakan atıkların ortadan kaldırılması suretiyle zararlı maddelerin faydalı işlerle değerlendirilmesini sağlamak,
Atık bedelinden sağlanan gelirlerin sosyal hizmet ve/veya hayır hizmeti ve yatırımlarına (okul, yurt, öğrenci bursu, sağlık kurumu, huzurevi) harcanarak toplumsal dayanışma ve barış ortamının tesisi, toplumumuzda gelir bölüşümünün daha adil hale gelmesine bir parça da olsa katkıda bulunabilmek
Çevre bilincinin geliştirilmesine katkıda bununarak atalarımızdan borç olarak alınan emaneti (çevreyi) sonraki nesillere yaşanabilir halde devretmeye katkıda bulunabilmek atık değerlendirme konusunun temel kaygısıdır.
Geri dönüşüm, kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılmasıdır.
Tüketilen maddelerin yeniden geri dönüşüm halkası içine katılabilmesi ile öncelikle hammadde ihtiyacı azalır. Böylece insan nüfusunun artışı ile paralel olarak artan tüketimin doğal dengeyi bozması ve
doğaya verilen zarar engellenmiş olur. Bununla birlikte yeniden dönüştürülebilen maddelerin tekrar hammadde olarak kullanılması büyük miktarda enerji tasarrufunu mümkün kılar. Örneğin, yeniden kazanılabilir alüminyumun kullanılması alüminyumun sıfırdan imal edilmesine oranla %35'e varan enerji tasarrufu sağlamaktadır.
Atık malzemelerin hammadde olarak kullanılması
çevre kirliliğinin engellenmesi açısından da önemlidir. Kullanılmış kağıdın tekrar kâğıt imalatında kullanılması hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azaltabilmektedir. Örneğin bir ton atık kağıdın kâğıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesi önlenebilmektedir.
Daha güzel ve sağlıklı bir yaşam için geri dönüşüme önem vermeliyiz.



Sera Etkisi ve Küresel Isınma

Dünya atmosferi çeşitli gazlardan oluşur. Ayrıca küçük miktarlarda bazı asal gazlar bulunmaktadır. Güneşten gelen ışınlar (ısı ışınları/kısa dalgalı ışınlar), atmosferi geçerek yeryüzünü ısıtır. Atmosferdeki gazlar yeryüzündeki ısının bir kısmını tutar ve yeryüzünün ısı kaybına engel olurlar. (CO2, havada en çok ısı tutma özelliği olan gazdır.) Atmosferin, ışığı geçirme ve ısıyı tutma özelliği vardır. Atmosferin ısıyı tutma yeteneği sayesinde suların sıcaklığı dengede kalır. Böylece nehirlerin ve okyanusların donması engellenmiş olur. Bu şekilde oluşan, atmosferin ısıtma ve yalıtma etkisine sera etkisi denir. Dünya atmosferi cam seralara benzer bir özellik gösterir. Son yıllarda atmosferdeki CO2 miktarı hava kirlenmesine bağlı olarak hızla artmaktadır. Metan, ozon ve kloroflorokarbon (CFC) gibi sera gazları çeşitli insan aktiviteleri ile atmosfere katılmaktadır. Bu gazların tamamının ısı tutma özelliği vardır. CO2 ve ısıyı tutan diğer gazların miktarındaki artış, atmosferin ısısının yükselmesine sebep olmaktadır. Bu da küresel ısınma olarak ifade edilir. Bu durumun, buzulların erimesi ve okyanusların yükselmesi gibi ciddi sonuçlar doğuracak iklim değişmelerine yol açmasından endişe edilmektedir. İnsanların çeşitli faaliyetlerinin küresel ısınmaya katkısı şöyledir:
Enerji kullanımı %49,
Endüstrileşme %24,
Ormansızlaşma %14,
Tarım %13'tür.
Ne kadar da korkmuş:(....

26 Mart 2009 Perşembe

Tarkan'ın da bu şarkıda söylediği gibi çok geç olmadan UYANALIM!!!!....

25 Mart 2009 Çarşamba

“22 Mart Dünya Su Günü” ve “5. Dünya Su Forumu”
Su Paha Biçilemez Doğal Bir Mirastır
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio'da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar vermiştir. 1993 yılından bu yana her yıl farklı temalarla kutlanmakta olan Dünya Su Günü, 2009 yılında “Sınır Aşan Sular Bizi Birbirimize Bağlar” mesajı ile kutlanmaktadır.
2009 yılı Dünya Su Günü ülkemiz için ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü, 5. Dünya Su Forumu, Türk Hükümeti ve Dünya Su Konseyi tarafından “Farklılıkların Suda Buluşması” sloganı ile 16-22 Mart 2009 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenmektedir. TEMA Vakfı, 5. Dünya Su Forumuna izleyici olarak katılmaktadır. Gerekli gördüğü platformlarda ve imkanlar dahilinde “Su Yönetimine İlişkin Politika ve Stratejilerini” katılımcılar ile paylaşacaktır.Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3’tür. Bu suların % 97,5’i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, % 2,5’i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. % 2,5 gibi çok az miktarda olan tatlı su kaynaklarının % 90’ının kutuplarda ve yer altında hapsedilmiş olarak bulunması, insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği elverişli tatlı su miktarının ne kadar az olduğunu göstermektedir. Üstelik küresel iklim değişikliği, dünyadaki su rejimini değiştirmekte, çok kıt olan su varlığının doğru, verimli ve adil şekilde paylaşımında yeni stratejiler ve uyum sürecinin belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. DSİ’nin verilerine göre Türkiye su zengini bir ülke değildir. Ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 ‘tür. Kişi başına düşen yıllık 1.652 m 3 su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. TEMA, suyu paha biçilemez doğal bir miras olarak tanımlamaktadır ve suyun kamu tarafından “güvenli içme suyu”, “katlanılabilir maliyet”, “adil sunum”, “verimli ve sürdürülebilir” tüketim anlayışına dayalı olarak sağlanması gerektiğine inanmaktadır.(AÇIKLAMA TEMA VAKFI)

NEDEN GERİ DÖNÜŞÜM?

Duyarlı insanlar olarak, içinde yaşadığımız doğal çevreyi korumak hepimizin görevidir. Dünyanın doğal kaynakları sınırlı olup , günden güne yok olmaktadır ve bu doğal kaynaklar harcanmaya devam ettikçe, kaynakların zaman içerisinde tükeneceği kuşkusuzdur. Sanayi Devrimi ile birlikte, dünyada kapitalist bir pazar oluşmuştur. Bu kapitalist hareketler sonucunda, dünyadaki üretim ve tüketim günden güne artmaktadır ve bu üretim ve tüketim arasındaki ilişki dünyaya büyük bir atık olarak dönmektedir. Hergün ürettiğimiz bu atıkları kontrol altına almazsak, dünya, yakın bir gelecekte, büyük bir çöplüğe dönme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu noktada, Geridönüşüm, bu atıkların önlenmesi ve tekrar dünyaya kazandırılması için geliştirilmiş en etkili çözümdür.
Halk, endüstriler, ilgili kurum ve kuruluşlar katı atıklar ve kaçınılmaz sonuçları hakkında bilgilendirilerek, bu konuda bilinç ve duyarlılık yaratmak amaçtır. Bunu yaparken hedef, geridönüşümü, problemin en iyi çözümü olarak pozisyonlamaktır. Bu sayede, ileride yapılacak olan geridönüşüm çalışmaları için bilinç altyapısı oluşturarak, halkı, endüstrileri, ilgili kurum ve kuruluşları, çevre kirliliğinin gelecekteki tehlikeleri hakkında bilinçlendirip, bu sorunun en iyi çözümü olan Geridönüşümü, ilgili makam ve kuruluşlardan talep etmelerini sağlamak en büyük hedef olmalıdır.

KÜRESEL ISINMA

Küresel ısınma, insan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarında belirlenen artışa verilen isimdir.
50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2) °C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğutarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.
Bunun yanısıra 1960'ı yıllarda başlayan "Gamma Işıması Patlamaları" küresel ısınmaya neden oluyor olabilir. Bu patlama ışımaları çok yüksek enerji ve radyasyon yayarak sadece dünyamızı değil, güneş'i, güneş sistemimizi ve yakın uzayımızı etkilemektedir. Fosil yakıt kaynaklı teoriye göre bu teori daha fazla soruya cevap verebilir niteliktedir. Fosil yakıt kaynaklı teori sadece dünya'da ki ısınmayı açıklamaya yöneliktir ve güneş sisteminde ki ısınmayı açıklayabilmek noktasında yetersiz kalmaktadır. Oysa ki "gamma ışıması patlamaları"nı temel alan teori daha geniş zamanda soruları cevaplayabilmektedir. Gamma ışıması patlamalarının etkisiyle daha da ısınmakta olan dünya iç çekirdeği de atmosfere salınmakta olan "iç çekirdek kaynaklı gazları"n çıkışını arttırmaktadır. (SEKAR -John/Velikovsky-TEORİSİ)
Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada baş rolün atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit,
yeşil bitkilerin fotosentez olayında,
karbondioksitin litosfer yüzeyinde suda çözünmesiyle,
atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, gezegen üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.
Su buharı dışındaki sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açacaktır. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar. Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler. Litosfer ve hidrosfere ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır. Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğutulur, dış uzaya kaçar.
Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.



KÜRESEL ISINMAYLA İLGİLİ KONU BAŞLIKLARI


Küresel Isınmanın Etkileri ve Öngörüleri
Dünya'nın ısınma tarihçesi
Isınma Nedenleri
Şubat 2007 tarihli BM Raporu
Ülkelerin Nedenleri
Madenler ve petrol
Strateji
Kısalan ticaret yolları
Olası Çözümler ve Alınabilecek Önlemler



KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİ VE ÖNGÖRÜLERİ

II. Dünya Savaşı sonrasında dünya nüfusu 2 kat, buna karşılık enerji kullanımı 4 kat artmıştır. 1958 yılında atmosferdeki 315 ppm/m³ karbondioksit oranı 2004'te 379 ppm/m³ olmuştur. ABD dünya nüfusunun %4'üne sahipken karbondioksit üretiminin %25'ini gerçekleştirmektedir.
Yerküre, Güneş'ten gelen kısa dalgalı ışınımın bir bölümünü yeryüzünde, bir bölümünü alt atmosferde (troposferde) emer. Güneş ışınımın bir bölümü ise, emilme gerçekleşmeden, yüzeyden ve atmosferden yansıyarak uzaya kaçar. Yüzeyde ve troposferde tutulan enerji, atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzüne dağılır ve uzun dalgalı yer ışınımı olarak atmosfere geri verilir. Yeryüzünden salınan uzun dalgalı ışınımın önemli bir bölümü, yine atmosfer tarafından emilir ve daha az Güneş enerjisi alan yüksek enlemlerde ve düşük sıcaklıklarda salınır.
Atmosfer'deki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç "SERA ETKİSİ" olarak adlandırılmaktadır.

DÜNYA'NIN ISINMA TARİHÇESİ

İki bin yıl boyunca onar yıllık dilimlerin ortalamaları alınarak, farklı yapılandırmalarla saptanmış yüzey sıcaklıkları
Ölçümlere göre 1860-1900 yılları arasında, denizde ve karadaki küresel sıcaklık her ikisinde de 0,75 °C yükseldi. 1979'dan beri kara sıcaklığı deniz sıcaklığının iki katı hızla yükseldi(0.13 °C/onyıl karşın 0.25 °C/onyıl). Uydudan yapılan sıcaklık ölçümlerine göre alt troposferdeki sıcaklık 1979'dan beri, her on yıllık dilimde, 0.12 ile 0.22 °C arasında yükselmiştir. Sıcaklıkların, 1850'den önceki 1000 ile 2000 yıllık dönemler boyunca, Orta Çağ Ilıman Dönemi ve Küçük BuZ Çağıgibi kısmi dalgalanmalar dışında, nispeten kararlı bir seyir izlediğine inanılmaktadır.
NASA'nın hesaplamalarına göre, güvenilir ölçümlerin yapılabildiği 1800'lerden beri 2005 yılı, 1998'i geçerek, en sıcak yıl olmuştur. Dünya Meteoroloji Organizasyonuve BK İklim Araştırma Biriminin hesaplamalarına göre ise 2005, 1998 yılının ardından hala ikinci sıradadır.

ISINMA NEDENLERİ

İklim sistemi içsel ve insani etkiler, güneş hareketleri ve sera gazları, vb. nedenlerden etkilenmektedir. İklimbilimciler (klimatolog) küresel ısınma konusunda hemfikirdirler.
Bu değişimin detaylı nedenleri açık bir araştırma alanıdır ama bilimsel çoğunluk sera gazlarının son zamanlardaki sıcaklık artışının başlıca nedeni olduğunu belirtmektedir.
Atmosferdeki karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) oranlarındaki artış dünya yüzeyinin sıcaklığını yükseltmektedir. CO2 oranındaki artış dünyanın yüzeyini ısıtmakta ve kutuplara yakın buzların erimesine yol açmaktadır. Buzlar eridikçe yerlerini kara veya sular almaktadır. Kara ve suların buza oranla daha az yansıtıcı olması güneş ışınımı emilimini arttırmakta ve dolayısıyla buzullarda daha fazla erimeye yol açmaktadır.

ŞUBAT 2007 TARİHLİ BM RAPORU

Konu ile ilgili Birleşmiş Milletler raporu, Fransa'nın başkenti Paris'te açıklanmıştır.Raporda küresel sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir.
+2 derece: Su sıkıntısı başlayacak
Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek. Deniz seviyeleri yükselecek. Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
+ 5 derece: Denizler 5 m. yükselecek
Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak. Dünyanın yiyecek stokları tükenecek.
+ 6 derece: Göçler başlayacak
Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.

ÜLKELERİN NEDENLERİ

Küresel ısınma “sayesinde” erimeye başlayan buzullar bu güne kadar geçilmez sanılan deniz yollarını ve kara parçalarını ulaşıma ve erişime açmaktadır.

MADENLER VE PETROL

Öncelikle Kanada ve Rusya, bir ölçüde de ABD ve Danimarka şimdiye kadar -50°’ye varan aşırı soğuklar nedeniyle kullanamadıkları bir kaç milyon kilometre karelik alanı kullanıma açıyorlar. Altın, gümüş, petrol, doğal gaz, kurşun, elmas, çinko kaynayan bu bölgenin yeraltı zenginlikleri Kuzey Kutbu’na kıyısı olan ülkeler için son derecede önemli bir gelir kaynağı olacak. Birçok maden için dünya rezervlerinin üçte birinin bu bölgede bulunduğunu söyleyebiliriz. Meselâ Rusya’nın Sibirya’daki kömür, petrol ve doğal gaz yatakları enerji karşılığı olarak dünya rezervlerinin %30’unu teşkil ediyor.

STRATEJİ

Panama Kanalı ABD deniz kuvvetlerinin ve Amerikan ticaret filosunun yumuşak karnı. Bu kanalın işlemesine mani olabilecek bir deniz kazası veya terörist saldırı hem deniz kuvvetlerinin ikiye bölünmesine hem de iki okyanus arasındaki ticaretin kilitlenmesine yol açabilir. Ayrıca Panama Kanalının genişliği (ya da darlığı) Nimitz sınıfı uçak gemilerinin bu su yolunu kullanmasına engel. Gene aynı sebeple panamax denen boyutlardaki ticaret gemileri ile taşımacılık yapmak zorunda ABD ile ticaret yapan ülkeler. Panamax gemiler sadece 4500 konteynır taşırken post-panamax denen gemiler 12 bin konteynır taşıyarak maliyeti düşürebiliyorlar.

KISALAN TİCARET YOLLARI

Eriyen buzlar sayesinde Batı Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Amerika limanları yaklaşık 5000 ile 15 000 km kadar birbirlerine yaklaşacaktır. 3000-4000 konteynır taşıyabilen bir yük gemisinin günlük maliyetinin 10 bin dolar olduğunu dikkate alınırsa bu çok önemli bir kazançtır·

OLASI ÇÖZÜMLER VE ALINABİLECEK TEDBİRLER

Sera gazı salımını kontrol edecek günlük hayattaki bazı önlemler şöyle sıralanıyor:
Standart ampulü, tasarruf ampulü ile değiştirmek, yılda 75 kilogram (kg) karbondioksit tasarrufu sağlıyor.

Daha az araba kullanmak. Daha sık yürüyüp, bisiklet kullanmak ve toplu taşıma araçlarından daha çok faydalanmak. Araba kullanılmayan her 2 kilometre için 0,75 kg karbondioksit tasarruf edilecektir.

Otomobillerin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat etmek. Çok tozlu ortamlara yaptığınız yolculuklardan sonra mutlaka filtreler temizlenmeli. Kirli filtreler fazla yakıt harcanmasına yol açmaktadır.

Geri dönüşüme katkıda bulunmak. Evlerden çıkan çöplerin sadece yarısını geri dönüştürerek yılda 1200 kg. karbondioksit tasarrufu sağlanabilir.
Lastikler kontrol etmek. Düzgün şişirilmemiş lastiklerle litre başına alınan yol yüzde 3 oranında artar. Buradan sağlanacak her 4 litre benzin tasarrufu 10 kg. karbondioksiti atmosferden uzak tutar.

Daha az sıcak su kullanmak. Suyu ısıtmak için çok fazla enerji kullanmak gerekiyor. Daha az su tüketen bir duş başlığı ile 175 kg, giysileri soğuk su ya da ılık suda yıkayarak da 250 kg. karbondioksit tasarrufu yapabilabilir

Ambalajları fazla olan ürünlerden kaçınmak. Çöpü yüzde 10 oranında azaltarak 600 kg. karbondioksit tasarrufu yaptirir.

Su ısıtıcısını ayarlamak. Isıtıcıları kışın 2 derece yukarı, yazın 2 derece aşağı ayarlamak. Bu basit ayarlamayla yılda 1000 kg karbondioksit tasarrufu yapilabilir.

Elektronik cihazları tamamen kapatmak. Evde ortalama 8 saat stand by konumundabırakılan TV, DVD, müzik seti gibi elektronik cihazlar, yılda 450 kg karbon gazının atmosfere yayılması anlamına gelir.

Her yıl en azından bir ağaç dikmek. Bir ağaç ömrü boyunca 1 ton karbondioksit emmektedir.
Özellikle ısınmada güneş enerjisi ile çalışan sistemlerin kullanılmak. Bu çok büyük tasarruflar sağlayacaktır.

Ormanlarda piknik yapmak yerine daha çok az ağaçlık küçük park ve bahçelerde piknik yapmak, orman yangınlarını engelleyecektir

Orman içlerinde yakıcı ve yanıcı maddelerle piknik yapılması engellemek. Orman içlerinde daha çok, önceden hazırlanmış yiyeceklerin tüketilmesine izin vermek.

Orman içlerinde yapılan pikniklerde kullanılan ve mercek görevi yaparak ormanların yanmasına neden olan cam kırıklarının toplatılması için gönüllü toplayıcı ekiplerinin oluşturmak. Bu sistem yerel yönetimler tarafından oluşturulabilir.

Katı Atık Geri Dönüşüm Nasıl Yapılır?

Günümüzde en kötü kokulardan biri de sanırım çöplerin etrafa yaydığı o pis kokudur. Özellikle yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte bu koku daha da fazlalaşır. Herkesin evinin önünde veya oturduğu sokakta bir çöp bidonu vardır . Bidonlardaki bu çöpler her akşam düzenli olarak belediyelerin çöp arabaları ile toplanır. Hiç düşündünüz mü bu toplanan çöpler nereye götürülüyor, nasıl yok ediliyor veya nasıl değerlendiriliyor?
Son zamanlarda bazı şehirlerde, toplanan çöplerden yararlanmak için bir takım projeler geliştiriliyor. Bunlardan bir tanesi de Geri Dönüşüm Projesi. Bu yazımda piroliz (ilerde anlatacağım ne olduğunu) işlemi ile geri dönüşüm nasıl yapılır onu anlatacağım. Belki de ilk kez çöplerinde bir işe yaradığını ve ekonomiye nasıl katkıda bulunduğunu geri dönüşüm yazısı sayesinde öğreneceksiniz. ÇÖPÜN TOPLANMASIEn az 5000 yıldan bu yana lağım suları için kanalizasyon sistemleri vardı. Fakat artıkların ya da katı çöplerin yok edilmesiyle ilgili sistemler henüz geliştirilmemişti. Örneğin İlkel topluluklar, ürettikleri çöp yığınları dayanılmayacak ölçüye ulaştığında, sorunu başka bir yere göç etmekte bulurlarmış. Zamanla kentlerin büyümesi, günlük yaşamda üretilen çöpün yok edilmesine ilişkin sorunları daha da arttırmıştır.Çöpler ortaya 3 sorun çıkarır.- Toplama- Depolanma- Yok edilmeBirçok kişi için çöpçü, çöp sorununun son noktasını temsil eder. Özel olarak yapılan ilk çöp toplama aracı 1922 yılında ortaya çıkmıştır. Şimdiki çöp toplama araçları, 2 yandan yüklenebilmekte; sıkıştırma, üst üste bindirme türünden değişik hidrolik özellikler taşımaktadır.Çevre korumacıların çöp konusuna ağırlık vermesi; halkıda evlerde alınan çöplerin yok ediliş biçimiyle ilgilenmesine sebep olmuştur. Aynı zamanda yerel yönetimlerde çöplerin atılabileceği arazi bulmakta zorlanmaktadır. Çoğu ülkede eskiden uygulanan açık çöplük sistemi yetersiz olduğu, kötü bir görünüm verdiği, ekonomik olmadığı ve tehlike yarattığı için bırakılmıştır. Ülkemizde de son zamanlarda Geri Dönüşüm Dönüştürme projeleri gündeme gelmektedir. Peki geri dönüşüm işlemi nasıl yapılmaktadır. Gelin hep beraber bu konuyu daha detaylı inceleyelim. KATI ATIĞA UYGULANAN İŞLEMLERGeri dönüşüm anlatmadan, öncelikle gömme, yakma ve piroliz yöntemlerini kısaca açıklayalım.Gömme İşlemi Bu işlemde ilk olarak yerleşim bölgelerinden uzak, tarımda kullanılmayan çorak araziler seçilir. Buralarda geniş ve derin çukurlar açılarak çöpler bu çukurlara doldurulur. Çukurların üstü sızdırmayı engelleyen yalıtım malzemesiyle kaplanır. Toprağın örtülmesi ile gömme işlemi tamamlanır.Yakma İşlemi Türkiye'de kullanılan ikinci sistem olan yakma yöntemi ise yaratılan çöp dağlarının kendi içinde zamanla oluşan karbon gazının yardımı ile tutuşturularak içten içe yakılmasıdır.Bu yöntem konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından gelişi güzel yapılmaktadır. Ancak bu sistem için yapılan işlem, bazen getireceği yarardan çok daha fazla zararı beraberinde getirmektedir. Çünkü yakma işlemi, çöp dağları içinde olan karbon gazı miktarı ölçülmeden yapıldığında; gazın fazla olması halinde ani patlamalara, can ve mal kaybına yol açacaktır.Piroliz İşlemi Birçok gelişmiş ülkede çöp yığınlarını ortadan kaldırmak için yakma ve gömme işlemleri yerine çöpün değerlendirildiği, atıkların içindeki işe yarar kısımların geri kazanıldığı piroliz işlemine başvurulmaktadır.Piroliz anlaşılır bir dille; çöp yığınları içindeki cam ve metallerin ayrılmasından sonra geriye kalan ve işe yaramaz gibi görünen organik maddelerin; hava kullanılmadan ısıtılarak gaz, sıvı yakıt ve kömüre dönüştürülmesidir.Piroliz işlemi; demir-çelik endüstrisi veya kimya endüstrisinde kullanılan, yüksek sıcaklığa, klorit ve sülfitler gibi aşındırıcı gazlara dayanıklı bir yapıya sahip fırınlarda yapılmaktadır. Fırının tabanı erimeyen bir yapıya sahiptir. Atıklar fırının üst kısmından fırına atılır. Fırının sıcaklığı aşağıya indikçe arttığı için atıklar dibe çöktükçe erirler ve atıkların yapısında bulunan gazlar açığa çıkar. Oluşan bu gazlar ısındıkları için yükselirler ve fırının üst kısmına yakın bir yerden dışarı çıkarlar.Çıkan gazı külden kurtarmak ve nemini almak için Gaz Temizleme Ünitesine gerek vardır. Diğer atıklar fırının dip kısmında erimiş mucur olarak birikir. Mucur su vasıtasıyla ayrıştırma tanklarına gönderilir. Ayrıştırma tankında, metallerden arındırılan mucur yüksek vasıflı karbon (Kok Kömürü) olarak değerlendirilir.Buraya kadar şehir çöplerine uygulanan yakma, gömme ve piroliz işlemlerini basitçe açıkladık. Katı Atık Dönüştürme İşleminin nasıl yapıldığına geçmeden önce sizlere küçük bir dip not. Piroliz işlemi diğer iki işleme göre çöplere uygulanacak en kazançlı ve en güvenli yöntemdir.

Geri Dönüşümün Önemi

Geri Dönüşümün Önemi
1.Doğal kaynaklarımızın korunmasını sağlar.
2.Enerji tasarrufu sağlamamıza yardım eder.
3.Atık miktarını azaltarak çöp işlemlerinde kolaylık sağlar.
4.Geri dönüşüm geleceğe ve ekonomiye yatırım yapmamıza yardımcı olur.

Geri Dönüşebilen Maddeler
Demir • Çelik • Bakır • Aliminyum • Kurşun • Piller • Kağıt • Plastik • Kauçuk • Cam • Motor yağları • Atık yağlar • Akümülatörler • Araç lastikleri • Beton • Röntgen filmleri • Elektronik atıklar • Organik atıklar

Geri Dönüşümde Yasal Mevzuat
Ülkemizde geri dönüşüm; Çevre Kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan yönetmeliklerle düzenlenmektedir.
Bu yönetmelkikler aşağıda sıralanmıştır:

Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolu Yönetmeliği (APAK)
Ambalaj Atıkları Kontrolü Yönetmeliği
Poliklorlu Bifenil ve Poliklorlu Terfenillerin Kontrolü Hakkında Yönetmelik
Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği

Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği
Ömrünü Tamamlamış Lastiklerin Kontrolü Yönetmeliği



Geri Dönüşüm Sisteminin Basamakları
1.Kaynakta ayrı toplanması;
Değerlendirilebilir nitelikli atıkların oluştukları kaynakta çöple karışmadan ve kirlenmesine izin verilmeden ayırarak toplanması.Bu şekilde bu tür atıkların diğer çöplerle karışmadan ayrı toplanması geri dönüşüm basamaklarında zamandan tasarruf sağladığı gibi kirlenmesinin önlenmesi ile ayrıca yıkanmasına gerek kalmayacaktır. Buda yeniden yıkanmasına engel olacağından sudan da tasarruf sağlanmış olacaktır.

2.Sınıflama; Bu işlem kaynağında ayrı toplanan malzemelerin cam, metal plastik ve kağıt bazında sınıflara ayrılmasını sağlayacaktır. Bu sınıflama değerlendirilecek çöplerin ayrı ayrı olarak geri dönüşüm tesislerine ulaştırılması sağlanacaktır. Kaynağında sınıflama yapılmadan toplanan çöpler ana çöp alanlarına taşınarak bu bölgelerde ayrıştırılarak yeniden değerlendirilme işletmelerine taşınacaktır. Kaynağında sınıflara ayrılması zaman, nakliye ve işçilikten tasarruf yapılmasını sağlayacaktır.

3.Değerlendirme; Temiz ayrılmış kullanılmış malzemelerin ekonomiğe geri dönüşüm işlemidir. Bu işlemde malzeme kimyasal ve fiziksel olarak değişime uğrayarak yeni bir malzeme olarak ekonomiye geri döner.

4.Yeni ürünü ekonomiye kazandırma; Geri dönüştürülen ürünün yeniden kullanıma sunulmasıdır.

Geri dönüşüm metotları
Geri dönüştürme metodları her malzeme için farklılık göstermektedir:


Alüminyum:
Atık alüminyum küçük parçacıklar halinde doğranır. Daha sonra bu parçalar büyük ocaklarda eritilerek, dökme alüminyum üretilir. Bu sayede atık alüminyum, saf alüminyum ile neredeyse aynı hale gelir ve üretimde kullanılabilir. Alüminyumun geri kazanımıyla; enerji tüketiminde azalma % 95, hava kirliliğinde azalma % 90, su kirliliğinde azalma % 97, baca gazı kirletici emisyonunda azalma % 99 oranında olur ve boksit cevherinde korunmuş olur. Bir kilogram alüminyum kutu geri kazanıldığında; 8 kg boksit madeni, 4 kg kimyasaln madde, 14 kW/sa elektrik enerjisi kullanımı korunmuş olur. On adet alüminyum içecek kutusu geri kazanıldığında, 100 kW/sa bir lambanın 35 saatte veya bir TV’ nin 30 saatte harcadığı elektrik enerjisi korunmuş olur. Bir ton kullanılmış alüminyumdan alüminyum üretilirse; 1300 kg boksit bakiyesi, 15000 litre soğutma suyu, 860 litre prosesn suyu, 2000 kg CO2 ve 11 kg SO2 emisyonu daha az oluşur.

Beton: Beton parçalar, yıkım alanlarından toplanarak kırma makinalarının bulunduğu yerlere getirilir. Kırma işleminden sonra ufak parçalar, yeni işlerde çakıl olarak kullanılır. Parçalanmış beton, eğer içeriğinde katkı maddeleri yoksa yeni beton için kuru harç olarak da kullanılabilir.

Kağıt: Kağıt öncelikle kağıt çamurunun hazırlanması için, su içerisinde liflerine ayrılır. Eğer gerekirse içinde lif olmayan yabancı maddeler için temizleme işlemine tutulur. Mürekkep ayırıcı olarak, sodyum hidroksit veya sodyum karbonat kullanılır. Daha sonra hazır olan kağıt lifleri, geri dönüşmüş kağıt üretiminde kullanılır. Kağıt, insanlığın önemli ihtiyaç maddelerinden biri olup, kağıt sanayinin gelişmesi bir ülkenin sanayi ve kültürel gelişmişlik düzeylerinin belirleyici etmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Atık kağıt sürekli olarak geri kazanılamaz. Eğer, belirli miktardaki kağıt sürekli olarak geri kazanılırsa, son kullanılma limitlerine çok kısa bir süre içinde ulaşılır. Her geri kazanımda, liflerin boyu kısalır ve liflerin yapışması için yardımcı maddeler ilave edilmeden yeni kağıt üretilemez.

1 ton kullanılmış kağıt çöpe atılmayıp geri kazanıldığı ve kağıt üretiminde tekrar kullanıldığı zaman;
-12400 m3 havadaki sera gazı olan karbon dioksitin bertaraf edilmesi,
-12400 m3 oksijen gazının üretilmeye devam etmesi,
-34 kişinin oksijen ihtiyacını sağlayan 17 yetişkin ağacın korunması,
-Ayda 3 ailenin tükettiği 32 m3 su tasarrufu,
-Kış aylarında ısınma amacı ile iki ailenin tüketeceği 1750 litre fuel-oil tasarrufu,

-2,4 m3 çöp depolama alanından tasarruf,
-20 ailenin bir ay süreyle tüketeceği 4100 kW/sa elektrik enerjisinden tasarruf edilebilmesi mümkündür.

Plastik: Plastik atıklar öncelikle cinslerine göre ayrılarak geri dönüşüm işlemine tabi tutulur. Cinslerine göre ayrılan geri dönüşebilir plastik atıklar, kırma makinalarında kırılıp küçük parçalara ayrılır. İşletmeler bu parçaları direkt olarak belli oranlarda, orijinal hammadde ile karıştırarak üretim işleminde kullanabildiği gibi; tekrar eritip katkı maddeleri katarak ikinci sınıf hammadde olarak da kullanabilir.

Cam: Camın bileşimine giren üç grup madde vardır. Bunlar cam haline gelebilen oksitler, eriticiler ve stabilizatörler denilen maddelerdir. Şişe, kavanoz, cam bardak, vazo ve diğer cam atıklar toplama kutularında veya atığın oluştuğu yerlerde ayrı toplanır ve bu atıklar renklerine göre ayrılarak geri dönüşüm tesislerine verilir. Burada atık ve katkı maddelerinden ayrılır. Cam maddeler kırılır ve hammadde karışımına karıştırılarak eritme ocaklarına dökülür. Kırılan cam, beton katkısı ve camasfalt olarak da kullanılmaktadır. Camasfalta %30 civarında geri dönüşmüş cam katılmaktadır. Cam, sonsuz bir döngü içinde geri dönüştürülebilir, yapısında bozulma olmaz.


Camın Geri Kazanımıyla Sağlanan Tasarruf
Enerji tüketiminde azalma %25
Hava Kirliliğinde azalma %20
Maden atığında azalma %80
Su Tüketiminde azalma %50
Korunan doğal kaynaklar: kum, soda, kireç

Aküler Ve Piller: Evlerde, işyerlerinde, ulaşımda ve sanayide kullanılan bir çok alet ve ekipmanda pil kullanılmaktadır. Atık piller; kağıt, metal ve cam gibi atıklara göre daha az hacme sahip olmalarına rağmen, onlardan binlerce kat fazla doğal yaşama ve insanlığa zararlı ağır metaller içerirler. Atık haldeki piller ayrı bir yerde (naylon torba, kutu, kavanoz, vs.) biriktirilerek atık pil toplama kutularına atılmalı veya satın alındığı yere geri götürülmelidir. Atık piller uzun süre muhafaza edilmemelidir. Aküler ise daha çok araçlarda olmak üzere yine bir çok alanda kullanılmaktadır. Atık akümülatörleri değiştirirken eskisini, akümülatör ürünlerinin dağıtım ve satışını yapan işletmeler ve araç bakım-onarım yerlerini işletenlerin oluşturduğu geçici depolama yerlerine ücretsiz teslim edilebilir. Tüketici olan sanayi kuruluşlarının üretim süreçleri sırasında kullanılan tezgah, tesis, forklift, çekici ve diğer taşıt araçları ile güç kaynakları ve trafolarda kullanılan akümülatörlerin, atık haline geldikten sonra üreticisine teslim edilene kadar fabrika sahası içinde sızdırmaz bir zeminde doksan günden fazla bekletilmemsi gereklidir.

Lastikler: Lastikler araç altından söküldükten sonra "kullanılmış lastik" ya da "ömrünü tamamlamış lastik" olurlar. Çevrede zor ayrışır olmaları, atık lastiklerin önemli bir çevre problemi olmalarının asıl nedeni değildir. Ne kadar zor ayrışsalar da atıklar tabiatta sonunda ortadan kaldırılabilmektedir. Buna yakma ile destek de olunabilmektedir. Ancak, üretilen atık lastiklerin çok önemli miktarlarda olması bu atıkların giderilmesindeki en önemli yönü ortaya koymaktadır. Atık lastiklerin yeniden kaplama, geri kazanma, enerji elde edilmesi, atık deposunda depolama ve ihracat yöntemleri ile bertaraf edilmektedir. Hurda lastiklerin yığıldığı yerlerde önemli 2 çevre zararı söz konusu olmaktadır. Bunlar: Bu yığınlarda meydana gelen şiddetli yangınlar ve bu yığınlarda rahatça çoğalma fırsatı bulan böcekler nedeniyle toplum için oldukça tehdit edici hastalıkların yayılma ihtimalleridir. Özellikle kamyon ve iş makinasi lastikleri kaplama yolu ile geri dönüştürülmektedir.
Röntgen Sularından Gümüş Geri Dönüşümü: Resmi ve özel hastanelerde kullanılan röntgen makinelerinden çıkan röntgen suları, matbaalardan, fotoğrafçılarıdan kaynaklı atık fotoğrafik banyo suları(röntgen suları), röntgen ve matbaa filmlerinden Gümüş geri kazanımı mümkündür. Bu işyerlerinden yıllardır büyük miktarlarda kanalizasyon sularına karıştırılan ve atık olarak değerlendirilen bu sular, son yılarda Çevre Ve Orman Bakanlığı’ndan lisans almış firmalar tarafından toplanmaktadır.
Bu işyerlerindeki çevreye duyarlı yöneticilerin duyarlılıkları ve çevre denetimi görevi yapan denetmenlerin telkinleriyle doğaya atılan bu sular lisanslı firmalara tarafından toplanarak gümüş kazanılması sağlanmaktadır. Bu dönüşü gerçekleştiren işletmeler atık sulardan ülkemizin kar etmesini sağlamaktadırlar. Bu geri dönüşüm döngüsünün etkin hale gelmesinde özellikle hastane yetkililerine ve röntgen teknisyenlerine büyük görevler düşmektedir. Bu atık suların ve atık malzemelerin lisansı olmayan işletmelere verilmemesi gerekmektedir.

24 Mart 2009 Salı

geri dönüşüm

Geri Dönüşüm Nedir ?

Yeniden değerlendirilme imkanı olan atıkların çeşitli fiziksel ve/veya kimyasal işlemlerden geçirilerek ikincil hammaddeye dönüştürülerek tekrar üretim sürecine dahil edilmesine geri dönüşüm denir. Diğer bir tanımlamayla herhangi bir şekilde kullanılarak kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammadde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılması olarak tanımlanabilir. Tabii kaynakların sonsuz olmadığı, dikkatlice kullanılmadığı takdirde bir gün bu doğal kaynakların tükeneceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu durumu farkına varan ülke ve üreticiler kaynak israfını önlemek ve ortaya çıkabilecek enerji krizleri ile başdebilmek için atıkların geri kazanılması ve tekrar kullanılması için çeşitli yöntemler aramış ve geliştirmişlerdir. Kalkınma çabasında olan ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya bulunan gelişmekte olan ülkelerin de tabii kaynaklarından uzun vadede ve maksimum bir şekilde faydalanabilmeleri için atık israfına son vermeleri, ekonomik değeri olan maddeleri geri kazanma ve tekrar kullanma yöntemlerini uygulamaları gerekmektedir. Geri dönüşümde amac; kaynakların luzumsuz kullanılmasını önlemek ve atıkların kaynağında ayrıştırılması ile birlikte atık çöp miktarının azaltılması olarak düşünülmelidir. Demir, çelik, bakır, kurşun, kağıt, plastik, kauçuk, cam, elektronik atıklar gibi maddelerin geri kazanılması ve tekrar kullanılması, tabii kaynakların tükenmesini önleyecektir.